Kudüs gündemde…
İsrail “terör” gerekçesiyle ibadete kapattığı, Kudüs’teki
Mescid-i Aksa‘yı önce kuşatmaya aldı, ardından da namaz kılanlara saldırılar düzenlemeye başladı. Öteden beri yeni yerleşimlerle birlikte büyüyen “kuşatma” artık son virajında…
İsrail, “sözünden çıkmayan ağabeyinin” “yangın yerine” çevirdiği Ortadoğu’da, “savaşın tamtamları” arasında “Büyük İsrail”in kapısını ele geçirmek üzere…
|
ANALİZ: “Kudüs düşerken: “Büyük İsrail”, “Müslümanlar” kuruyor!” |
Kudüs…
İlk kez Yevusluluar, Milattan Önce (M.Ö.) 1800’de bu alanın etrafını çevirip yerleşmişti… İsralioğullarına gönderilen Davut peygamber de M.Ö. 993’te krallığının başkenti yapmıştı Kudüs’ü…
İbrani kaynaklarına göre, Miladi 33’te Hazreti İsa yine burada çarmıha gerilmek istendi…
Kudüs, bu tarihlerden 614’e kadar Roma İmparatorluğu’na aitti. Persler (614) ve Bizans (629) hakimiyetinde kalan kent, ilk kez Hazreti Ömer’in halifeliği sırasında 638’de Müslümanların kontrolüne girdi.
İslam’ın, 610 yılında Muhammed bin Abdullah‘a (Hazreti Muhammed) vahiy yoluyla bildirildiği dikkate alındığında, Müslümanlar, İslam’ın nazil oluşundan sadece 28 yıl sonra Kudüs’ü fethetti.
Emeviler, Abbasiler, Tolunoğulları, Akşitler, Fatimiler, Selçuklular, kurdukları devletlerde bu kutsal toprağı 1099’a kadar yönettiler.
Kudüs’ü Müslümanların elinden almak için Avrupalı güçlerin oluşturduğu koalisyon, İlk Haçlı Seferi’ni 1099’da gerçekleştirdi. Bu tüm zamanların en kanlı savaş sahnelerinde biriydi kuşkusuz. Sadece Müslümanların değil, o topraklarda Müslümanların tebaasında olan Yahudilerin de büyük bölümü bu saldırıda kılıçtan geçirildi. Katliam Kudüs’ü kana bulamış ve çocuklar, yaşlılar ve kadınlar da bu acımasız saldırıdan kurtulamamıştı.
Ve Selahaddin Eyyübi…
Eyyübi Devleti’nin kurucusu…
88 yıl süren işgale son verip, 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan geri almayı başardı…
Bu tarihlerden itibaren Harezmliler, Memlükler ve Osmanlılar Kudüs’ü bugünlere taşıdı…
Birinci Dünya savaşında bölgeye yeniden gelen Haçlılar‘ın, İsrail’e burada “toprak bahşetmesiyle” birlikte, bölge ilk kez Müslümanların elinden alınmak istendi. 1917’de İngiliz himayesine giren kent fiili olarak Müslümanlar’ın hakimiyetindeydi.
İngiltere öncülüğünde başlayan, “Yahudilere İsrail devleti oluşturma” sürecinde, aslında “hiç tanınmayan bir yapı”, o tarihten bu yana “İşgal stratejisiyle” devlet olmaya ve bu arada toprak işgal etmeye çalıştı.
Bu işgal için İsrail bugüne kadar ya fırsat üretti, ya da fırsat kolladı. Bölgedeki savaş ve yıkımın kaynağını da bu strateji oluşturdu.
Suriye savaşı bunun için… Irak savaşı da bunun için… ABD’nin PKK’ya verdiği destek de kesinlikle bunun için…
Hepsi İsrail’in “o kapıyı” ele geçirmek için adım atmasına olanak sağlayan, karşı çıkanların seslerini kesen “büyük kapışmalar” oldu. Kuşkusuz petrol, “Asya paktına” karşı yeni bir cephe açma isteği ve jeopolitik stratejiler işin tali kanadını oluşturdu.
Herşey onun “bu kapıyı” (Kudüs’ü) rahat açması için yapıldı…
Şimdi Kudüs’ü başkent yapıp Filistin’i tümden işgal ederek bu adımı tamamlamayı planlıyorlar.
Ve Kudüs…
“Kudüs Fatihi”, İslam Ordusu komutanı Selahaddin Eyyübi’nin 2 Ekim 1187’de fethetmesinden sonra, ilk kez düşmek üzere…
Peki bunu nasıl oldu…
Elbette İsrail, “bu başarıyı”, kendisi için “çırpınan ABD’ye borçlu olduğu kadar, en az onun kadar, içinde Müslüman insanların yaşadığı “İslam ülkelerine” de borçlu. Çünkü, dışarıdan, çok daha zor gerçekleşmesi beklenen “işgal”, içeriden bu ülkelerin sağladığı destekle kolaylaştı.
Irak, Mısır, Türkiye, Azerbaycan, Fas,Tunus, Cezair, Suudi Arabistan, Ürdün ve diğerleri…
Yani ABD’nin bir numaralı müttefikleri ve ortakları…
Bölgede ABD’nin eli, kolu, ayağı… Her şeyleri…
İsrail suyunu Mısır’dan alır. ABD, Orta doğuyu Adana’daki İncirlik’ten bombalar!Askerlerini Irak üzerinden karaya indirir, Barzani üzerinden ülke içine sokar… Yine Ürdün’deki üsten Suriye’nin güneyine militan sokup güneyde yayılır.
ABD “kutsal İsrail’in güvenliği” ve bölgedeki varlığının sağlama alınması” adına yaptığı her şeyi bu “Müslüman ülkelere” borçlu.
ABD’nin bu “müttefik ortaklarında” yaşayan Müslümanlar ise üzgün…
Onlar “kafirlerin zulmünden” şikayetçi ve “işgaller” karşısında kızgınlar… Ancak “tüm bu zulmün lojistiğinin, bulundukları ülkerce sağlandığı gerçeğine” yabancılar… Ya da duyarsız veyahut görmezden geliyorlar veya görmek, inanmak istemiyorlar…
“Büyük İsrail’in” güvenliği işte bu “İslam ülkelerinin” garantisi altında… Zira bu “zillet”, İşgal edilen her İslam toprağında, öldürülen her Müslüman’ın kanında bir “İslam ülkesi parmağının” olduğuna işaret ediyor. Bu “zillet”, aynı zamanda “bu İslam ülkelerini” de bitiren, “sonunu hazırlayan bir hastalık” gibi büyüyor.
Hayır savaş bitmedi elbette… Sınırlar da çizilmeye devam ediyor.
Nihai plan mı?
Ortadoğu’yu cetvelle parçalara böldükten sonra kurduğu 22 devlete, sadece 4 renk kullanarak bayrak diken “Haçlı ordusu”, şimdi o 22 devletle “Büyük İsral”i inşaa ediyor.