ANALİZ – Gürcistan’da “Gül Devrimi” yapan ABD, Ermenistan’da “Kadife Devrimi”ni gerçekleştirdi. Peki 2008’de “Turuncu Devrim” adıyla başlayan Ermenistan’daki darbe süreci 10 yılda nasıl “Kadife Devrim’e evrildi. En önemlisi de ABD bu darbeyle ne amaçlıyor?
Ermenistan’da 2 dönem Cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra üçüncü dönemi için Başbakan olarak seçilen Serj Sarkisyan, ABD/Batı destekli post modern darbe sonucu 23 Nisan‘da istifa etmek zorunda kaldı. Halk ayaklanmasıyla Sarkisyan’ı istifa ettirip, parlemantoya kendisini zorla seçtiren Paşinyan ise Ermenistan’ın yeni Başbakan’ı oldu. Ona, bu darbeyi ise 2008’de “Darbe girişimi” suçlamasıyla 2 yıl hapis cezasına çarptırılan Batı destekli Nikol Paşinyan adlı “gölge ABD ajanı” organize etti. 1980’de “Turuncu Devrim” adıyla tezgahlanan ve yine Paşinyan’ın parmağı olan başarısız darbe girişimi, 2018’de yine Paşinyan’ın organizasyonu ile bu kez “Kadife Devrim” adıyla gerçekleştirildi. Bu analizde, darbeye giden kronolojik süreci, Paşinyan’ın bu darbedeki kritik rolünü ve ABD’nin bu girişimle neyi amaçladığını okuyacaksınız.
Ermenistan’da iki dönem Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Serj Sarkisyan’ın (63), 17 Nisan’da yapılan seçimlerde üçüncü dönem için Başbakan olarak seçilmesi, ülkede yaşanan darbenin “sivil gerekçesi” olarak gösterildi.
Sarkisyan, 19 Şubat 2008’de yapılan seçimlerde, Levon Ter-Petrosyan’a karşı yarışı kazanmış, 2013’te yeniden seçilerek ikinci dönem görevini sürdürmüştü.
Ermenistan’da darbeye giden protesto ve eylemlerin gerekçesi ise onun üçüncü dönem bu kez “Başbakan” olarak seçilmiş olması…
Zira İkinci dönem Cumuhurbaşkanlığı süresi, geçtiğimiz 10 Nisan’da dolan Sarkisyan, 17 Nisan 2018’de yapılan seçimlerde üçüncü dönem için yetkileri artırılmış bir Başbakan olarak yeniden seçilmişti.
Peki protestolar niçin gerçekleşiyor, göstericiler ne istiyordu?
Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan göstericilerden 23 yaşındaki öğrenci Karen Mirzoyan, “Ermenistan’ın aynı adamın belirsiz bir zamana kadar iktidarda kaldığı otokratik bir ülkeye dönüşmesine izin vermemeliyiz” diyordu.
38 yaşındaki Roza Tunyan da Sarkisyan’ın “Ermenilere yalan söylediğini ve cumhurbaşkanlığı döneminin sona ermesinden sonra başbakan olmama sözünü tutmadığını” söylüyordu.
Anlaşılan 2008’de “Turuncu Devrim” adıyla girişilen darbe girişimi, bu kez “Kadife Devrim” adıyla tamamlanmak isteniyordu.
Ermenistan’daki bu darbe sürecinde, ABD’nin parmağını görmek için adamımız Paşinyan’ın hayatına yakından bakmamız yeterli.
Paşinyan, başkent Erivan’ın 137 km kuzeydoğusunda bulunan 128 bin nüfuslu Tavuş (Tavush) eyaletinin yönetim merkezi konumundaki Ijevan kentinde 1975’te doğdu.
Henüz 43 yaşında (2018) olmasına karşı, onu Ermenistan siyasetinde ışık hızıyla yükselten, güttüğü ABD destekli “liberal” yapısı oldu.
Aslında Paşinyan hiç siyasetçi olmadı.
Ermenistan’daki varolan statükoya karşı eylemlerini ilk kez gazeteci sıfatıyla gerçekleştiren Paşinyan, daha 24 yaşındayken, yani 1999 yılında Haykakan Zhamanak’ın Armtimes.com (Ermenistan zamanı) editörlüğünü yapıyordu. Bu dönemde Robert Kocaryan ve Serj Sarkisyan hükümetlerini eleştirmeye başlayan Paşinyan, 2000 yılında editörlük yaptığı sırada farklı insanlara karşı iftira suçundan mahkum edildi.
Şimdi Paşinyan’ın “Kadife Devrim” diye tanımladığı bu darbe girişimi 2008’de “Turuncu Devrim” adıyla sahnelenmek istenmişti.
19 Şubat 2008’de Ermenistan’da yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Sarkisyan kazanmış, Levon Ter-Petrosyan (Ermenistan’ın ilk devlet başkanı. Dağlık Karabağ işgalini yürüten ekibin başı) kaybetmişti.
“Devrim” kazanı, bu seçim yenilgisi sonrasında kaynamaya başladı. Muhalefet seçimlere hile bulaştırıldığını, sonuçların bir hafta geç açıklandığını ileri sürüp, taraftarlarını sokaklara çağırdı.
1 Mart Cumartesi gecesi fiili eylemlere dönmeye başlayan protestolar dünya basınına “Turuncu Devrim” adıyla pazarlanıyordu.
1 Mart Cumartesi gecesi başkent Erivan’ın merkezindeki Özgürlük Meydanı’na biriken kalabalık kenti yakıp yıkmaya başladı. Tansiyon kontrollü olarak yükseltiliyor bir müdahale ve sonucunda ortaya çıkacak kaos için adeta altyapı hazırlanıyordu. Polisin müdahalesi ve hemen sonrasında başlayan çatışmalarda 8 kişi öldü.
Özgürlük Meydanı, kendi adına kurbanlarını verirken, “devrimciler” çoğu polis birçok kişinin de yaralanmasına neden oldular. 1 Mart gecesi başlayan ve başkent Erivan’da 20 günlük olağanüstü hal ilan edilmesi ile neticelenen olaylar o dönemde “Turuncu Devrim”in resmen başladığı yönünde yorumlara neden olmuştu.
Ama olmadı…
Sokak vandallığına karşı güvenlik önlemlerinin de yetmediğini düşünen Seçimin galibi Devlet Başkanı Sarkisyan, taraftarlarını miting alanlarına çağırdı. Güvenlik güçlerinin de müdahalesiyle birlikte bu hareket bastırıldı.
Bu süreç Türkiye’de yaşayanlar açısından oldukça tanıdık bir “darbe tekniği” olarak karşımıza çıkıyor. Zira laik, seküler Batı destekli grupların farklı zamanlar içinde benzer girişimleri, kimi zaman Başbakan ve kimi zaman Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi destekçilerini meydanlara çağırmasıyla akamete uğratılmıştı. Türkiye, bunun son örneğini 15 Temmuz 2016’da yaşanan silahlı darbe girişiminde görmüş, yine Erdoğan’ın çağırısıyla sokağa inen halk, darbe girişimini akamete uğratılmasında kritik rol üstlenmişti.
Ermenistan’da 2008’de gerçekleştirilen seçim sonrasında yaşanan vandallık ve sokak eylemleri sırasında Paşinyan, baş editörü olduğu Haykakan Zhamanak’ta “Turuncu Devrim” başlıklarını atıyor, Batı’ya selam çakıyordu.
Ancak protestoların önü alınınca, Paşinyan çareyi kaçmakta buldu. Ermeni polisi onu “Seçilmiş iktidarı zorla ele geçirmek amacıyla eylemler planlama, bu eylemleri örgütleme ve kitleleri provoke etme suçlamasıyla” hakkında açılan soruşturma kapsamında arıyordu.
Paşinyan firari olduğu dönemlerde, diğer hedef ülkelerde olduğu gibi “devrim” adıyla darbeleri kaşıyan ABD/Batı destekli ağlarda boy gösteriyordu.
Tam o dönemde, “Serbest Olmayan Toplumlarda Özgür Medya” sloganıyla 20 ülkede, 25 dilde yayın yapan RFE/RL (Radio Free Europe/Raidio Liberty) yayın ağına röportajlar veriyordu. Kendisini, “Devlet tarafından serbest basının yasaklandığı veya tam olarak var olmadığı 20 ülkeden raporlar veren yayın kuruluşu” olarak tanımlayan RFE/RL ile 16 Ekim 2008’de yayınlanan röportajında Paşinyan, Ermenistan’da “demokratik devrimin” değişimin tek yolu olduğunu ve Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın buna karşı durduğunu” söylüyordu.
Öyle anlaşılıyor ki onun firari oluşu, Ermenistan’ın acizliğini ya da içerden destek aldığını gösteriyordu. Zira yine kendisi saklandığı döneme ilişkin Aralık 2015’te devlet tarafından işletilen bir televizyon kanalına verdiği röportajda, saklandığı süre boyunca Ermenistan Cumhuriyeti’nden ayrılmadığını ve zamanının çoğunu Erivan’da geçirdiğini bunun Ulusal Güvenlik Servisi için “utanç verici” olduğunu söylüyordu.
Haziran 2009’da saklandığı yerden çıkan Paşinyan polise teslim olduktan sonra hapse atıldı. Paşinyan 2 yıl hapis cezası sonrasında Mayıs 2011’de birçok siyasi tutukluya yönelik hazırlanan afla birlikte serbest bırakıldı.
Siyasete işte bu sıralarda adım atan Paşinyan, 9 Aralık 2013’te diğer altı politikacı ve aktivistle birlikte “Sivil Sözleşme” adı verilen yeni bir siyasi oluşum içinde yer aldı. Amaç değişmemişti. Israr sürüyordu. Oluşum, Serzh Sarkisyan’ın istifasını istiyordu. İlk darbe girişiminden 5 yıl sonra örgüt, bir sonraki parlamento seçimlerine katılacağını duyurdu.
Örgüt, “Sivil Sözleşme Partisi” olarak yapılandırılmış, Paşinyan ise Milletvekili ve Sivil Sözleşme Partisi Genel Başkanı olarak boy göstermeye başlamıştı.
Aynı oyunun, 17 Nisan’da Ermenistan’da gerçekleştirilecek Devlet Başkanlığı seçimleri öncesinde de sahnelenmesi için düğmeye basıldı. “Sarkis’i reddetmek” adıyla başlayan hareket içine, bazı muhalif yapılanmalar da dahil edilerek, kitlesel gösterilerin fitili ateşleniyordu.
Nihayetinde 17 Nisan’daki seçimlerden bir kez daha Sarkisyan zaferle çıktı. Ermenistan parlamentosu, 2008-2018 yılları arasında ülkenin cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan’ı başbakanlığa seçti.
Sarkisyan iki dönem yaptığı yaptığı cumhurbaşkanlığını maksimum görev süresi dolduğu için bırakmış ancak hemen ardından başbakanlık koltuğuna oturmuştu.
2015’te referandumla kabul edilen anayasa değişikliğiyle devlet başkanının önemli yetkileri başbakana devredilmişti.
Son darbe sürecine giden olaylar 4 Nisan’da başlayan protestolarla başlamış, 17 Nisan’ı takip eden günlerde hız kazanmıştı. Yine başrollerde Paşinyan bulunuyordu elbette.
Erivan’da protestoların fitili ateşlendi. Ermenistan bayrağı taşıyan göstericiler “Serj’siz Ermenistan” sloganları atıyorlardı. Gösteriyi elbette yine bu kez “muhalefet lideri” olarak karşımıza çıkan Nikol Paşinyan organize ediyordu. Paşinyan başkentteki bu gösteride mikrofonu eline alıp “Sarkisyan meşruluğa sahip değil ve Ermenilerin nefretini kazandı” diyordu.
Paşinyan sabah saatlerinde “Ermenistan’da barışçıl bir kadife devrimin başlangıcının” yaşandığını ilan ederek destekçilerine “tüm hükümet birimlerinin çalışmalarını felce uğratma” çağrısı yaptı.
Sabah saatlerinde Dışişleri Bakanlığı ve Merkez Bankası’nın da bulunduğu çeşitli hükümet binalarının çevresinde göstericiler oturma eylemleri düzenledi.
Muhalefeti huzursuzluk çıkarmakla suçlayan Serj Sarkisyan “Eğer müreffeh bir Ermenistan’da, bir hukuk devletinde yaşamak istiyorsak, sönmüş volkanlar tekrar uyanmamalı. Volkanlar onları kimse provoke etmezse uyanmaz” dedi. İktidardaki Ermenistan Cumhuriyetçi Partisi’nin sözcüsü Eduard Şarmazanov da gösterileri “muhalefetin yapay ve sahte gündemi” olarak tanımladı.
Tarihler 23 Nisan’ı gösterdiğinde ise binlerce kişi başkent Erivan’da sokaklardayken Serj Sarkisyan da “muhalif lider” Nikol Paşinyan ile bir araya geldi. Görüşme gergin geçti. Televizyonda canlı yayınlanan buluşma yalnızca 3 dakika sürdü.
Bunun üzerine Erivan sokakları bir kez daha karıştı. Polis, protestoculara müdahale etti. Göstericilerle polis arasında çatışma çıktı. Olaylarda 277 protestocu gözaltına alındı.
Görüşmenin hemen ardından 10 yıl süren Cumhurbaşkanlığı görevinin ardından başbakanlığa geçen Ermenistan Başbakanı Sarkisyan, günlerdir süren protestoların ardından istifa ettiğini duyurdu.
İstifa kararı aldığını halka hitaben konuşmayla duyuran Serj Sarkisyan “Ermenistan’ın tüm vatandaşlarına sesleniyorum. Genç, yaşlı ve kadınlara hitap ediyorum. Günlerden beri “Sarkisyan git” diyenlere, Ermenistan şehir ve kasaba sokaklarında düzeni korumaya çalışan güvenlik güçlerine ve ordu mensuplarımıza sesleniyorum. Nikol Paşinyan haklıymış. Hatalı olan bendim. Gerçi içinde bulunduğumuz durumdan birkaç çıkış yolu vardı. Ancak ben bu yollara baş vurmayarak görevimden ayrıldığımı sizlere duyurmak istiyorum” dedi
Erivan’daki gösterilere askeri üniformalı yüzlerce Ermeni hükümet karşıtı asker de katılmaya başlamıştı. İstifa, Sarkisyan için kaçınılmaz bir tercih haline gelmişti.
23 Nisan’daki görüşmeden hemen sonra polis tarafından “Darbe girişimi” iddiasıyla gözaltına alınan Paşinyan ise 24 Nisan’da artık serbest bırakılmış oldu.
Darbe fiili olarak gerçekleşmiş oldu.
25 Nisan’da “Huzurlu bir şekilde iktidarı devretme müzakerelerinin” başlaması öngörüldü. Ancak Başbakan Vekili Karen Karapetyan ve muhalefet lideri Nikol Paşinyan arasında görüşmelerde uzlaşma sağlanmadı ve yapılması öngörülen görüşme iptal edildi.
Paşinyan, iktidarı tümden ve şartsız olarak teslim almak istediklerini ilan ederek protesto eylemlerine devam edeceklerini duyurdu. Binlerce kişi yine sokaklara döküldü.
1 Mayıs’ta Sarkisyan’ın istifası ardından parlamentoda yapılan ilk seçimde, başbakanlık seçimine tek aday olarak giren Paşinyan gereken oyu alamadı. 105 koltukluk parlamentoda 56 koltuğu bulunan iktidar partisi, Paşinyan aleyhine oy kullanarak bu darbenin önüne geçmeye çalıştı.
Başbakan olması için gerekli olan 53 oyu alamayınca parlamentodan ayrılıp Erivan’daki Cumhuriyet meydanına giden Paşinyan, önce siyasileri tehdit etti, ardından da destekçilerine 2 Mayıs’ta eylem çağrısı yaptı.
2 Mayıs’ta başlayan eylemlerde yollar kapatıldı, trenler çalışmadı; Paşinyan taraftarları Ermenistan’ı adeta kilitledi. Bu gelişmeleri Batı medyası “Demokrasi getiren kahramanlar” edasıyla kutsarken, Türk medyası ise gelişmeleri takip etmek bir tarafa Batı kaynaklı servis edilen haberleri düzgün bir tercüme ile verebilmekten bile yoksundu.
Ve nihayet… Halkın seçmediği, parlamentonun yeterli oyunu alamadığı halde Paşinyan, milyonlarca dolarlık fonlama ile kaynatılan sokaklara döktüğü Ermenini vandallığı ile istediğine ulaşmış oldu. Paşinyan 3 Mayıs’ta tüm partilerin kendisine destek vereceği sözünü aldıktan sonra göstericilere evlerine dönmesi, öğrencilere okullarına gitmesi çağrısında bulundu.
Ermenistan yasalarına göre Parlamento’da yapılan seçimde ilk turda başbakan seçilmezse, 7 gün sonra ikinci tur seçim yapılıyor. İkinci tura milletvekillerinin en az 3’te 1’nin gösterdiği adaylar katılabiliyor. Bu turda da başbakan seçilemez ise parlamento dağılıyor ve erken seçime gidiliyor. Milletvekili seçimleri, parlamento dağıldıktan en erken 30, en geç 45 gün sonra yapılıyor.
Yeni parlamentonun oluşturulmasına kadar şimdiki geçici başbakan ve hükümet görevlerine devam ediyor.
Son olarak Paşinyan, Ulusal Meclis’in 8 Mayıs’ta yaptığı ve tek aday olarak katıldığı Başkanlık seçiminde parlamentodaki oyların salt çoğunluğunu alarak kendisini zoraki Başbakan seçtirmeyi başarmış oldu.
Ulusal Meclis’e yapılan oylamada “Çıkış Hareketi lideri” adıyla katılan Nikol Paşinyan 1 Mayıs’ta yaptığı ilk oturmda yine tek aday olmuş, ancak başlıca parti olan Cumhuriyetçi Parti’sinin, destek vermemesiyle seçilememişti.
Parlamentoda yapılan özel oturumdaki ikinci tur başbakanlık seçiminde yine tek aday olan Yelk (Çıkış) Grubu milletvekili Paşinyan, 59 milletvekilinin oyunu aldı. 42 milletvekili Paşinyan’a karşı oy kullanırken, darbeci siyasetçi oy çokluğu ile “Başbakan seçilmiş oldu. Paşinyan’ın partisi, parlamentoda 9 milletvekiliyle temsil ediliyor.
Böylece “demokrasi” adına savaştığını iddia eden “ABD’nin gölge Ermeni ortakları”, halk iradesini hiçe sayıp, parlamentoyu zorla ve tehditle etkisizleştirip “Kadife Darbe’yi” yapmakta başarılı oldu.
Kadife Devrim’e giden sürecin kronolojik öyküsünü kısaca paylaşmaya çalıştık.
Ancak bu sürecin tarihi akışı kadar “perde arkasında” nasıl gerçekleştiği ve dinamikleri de son derece önemli.
Bu açıdan kuşkusuz bu bir ABD darbesi oldu. Gerekçeleri, zamanlaması bakımından son derece önemli olan bu darbe hem Türkiye’yi hem de bölgeyi yakından ilgilendiriyor.
Ermenistan uzun süredir, ABD’nin Avrupa’daki en büyük diplomatik misyonuna evsahipliği yapıyor. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı sitesine göre, ülkede eşleri ile birlikte 84 ABD’li diplomat bulunuyor, ancak sayının daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Değerlendirmelere göre söz konusu ‘diplomatlardan’ bazılarının, alanı dışında faaliyet yürüttüğüne şüphe yok.
ABD’nin Kafkasya’daki faaliyetlerine mercek tutan ‘Elminbar’ sitesi, 21 Şubat günkü haberinde ABD’nin nasıl olup da Ermenistan gibi küçük bir ülkeye böylesi bir yığınak yaptığını masaya yatırmıştı. Rusya merkezli ‘Maksalexandrov.livejournal.com’ sitesi de ABD’li diplomatların Erivan’da casusluk ağı kurduğunu detaylı biçimde kamuoyuna duyurdu. İddialar karşısında sessizliğini koruyan ABD Büyükelçiliği ise Ermeni medyasına daha sonra yaptığı açıklamada haberlerin gerçeği yansıtmadığını savundu, ‘maksatlı’ yorumunda bulundu.
Kafkasya’da Gürcistan ile başlayan ABD destekli darbe girişimi Ermenistan ile devam ediyor. Ermenistan’ın neden seçildiğine ilişkin önemli detay ise Sarkisyan ve Petrosyan’ğın başlattığı Paşinyan’ın günümüz temsilcisi olduğu iki ayrı yapının tutumu…
Sarkisyan “geleneksel Ermeni siyaseti” taraftarıydı. Azeri ve Türkiye ile işbirliğine karşı duruyordu. ABD ve Rusya arasında dengeyi korumak isteyen bir politikanın mimarıydı. Kapalı bir Ermenistan görünümü vermesine karşın bu tümden onun ABD karşısında çaresiz kalmasını da önlüyordu.
Ancak bu politika ABD çıkarlarıyla örtüşmüyor.
ABD, Gürcistan’la başlayan bu cephe hattını genişletmek için Ermenistan’a yeni bir mevzi açmak istiyordu. Kapalı Ermenistan’ı daha fazla “ABD dostu” yapacak bir proje için yine “demokrasi silahını” çekti.
Buna göre ABD’nin bu bölgedeki varlığının tesisi için Ermenistan’ın çevresine açılmasını gerekiyordu.
Sarkisyan Türkiye ve Ermenistan ile statükonun korunmasını istiyordu. Petrosyan ve onun muadili Paşinyan ise Azerbaycan ve Türkiye ile “barıştan” yana “liberal” bir siyaset taraftarıydı.
ABD, zaman zaman Türkiye ile Ermenistan arasını bölgedeki çıkarlarına daha hızlı ulaşmak adına yapmaya çalışmış, bu amaçla iki ülkeyi yakınlaştırmak istemişti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Türkiye-Ermenistan Dünya Kupası Grup Elemesi maçı için yaptığı daveti kabul etmesi, bu ülkeyi ziyaret etmesi de bu adımların parçası oldu. İki taraf için de bunun zorlukları olmasına rağmen yakınlaşma başlamış ancak sonuçlanmamıştı.
Kuşkusuz ABD çıkarları için ABD müttefiği olan Türkiye ile Kafkaslar’daki yeni ABD üssü Ermenistan’ın arasının iyi olması büyük önem taşıyor.
ABD, başta İsrail’in güvenliği ekseninde olmak üzere, bölgede konumunu güçlendirmek, İran’a karşı yakın bir üs olarak Ermenistan’ı kullanmak, Rusya hatlarına daha içerden sokulmak için Kafkaslar’da daha güçlü konumlanmak için bu “dönüşümü” tamamlamak üzere.
Bu dönüşümü tamamladığında ise Türkiye Ermenistan arasının düzeltilmesi de kaçınılmaz görünüyor.
Gürcistan’dan sonra Ermenistan, Irak’tan sonra Suriye, Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nden sonra YPG’ye kurdurulan Kuzey Suriye Demokratik Yönetimi ABD’nin birleştirmeye çalıştığı Puzzle’ın parçalarını oluşturuyor. HABERYİRMİ
İsrail'in geçen hafta Pazartesi günü Gazze Şeridi'nde Refah kentine yönelik saldırıları devam ederken, İsrail ordusu…
Dün İstanbul'da meydana gelen terör saldırısı, Çağlayan Adliyesi'nin önündeki polis kontrol noktasına yönelik gerçekleşti. İki…
31 Mart'ta gerçekleşecek yerel seçimlere yaklaşırken, Türkiye'deki siyasi sahnede partiler adaylarını tanıtmaya başladı. Ancak Ana…
2024'ün ilk günlerinde, Orta Doğu'da yüksek bir gerilim atmosferi hüküm sürüyor... Dün Lübnan topraklarında meydana…
Valorant VP Al Valorant VP al, taktiksel birinci şahıs nişancı oyunu olarak oyun dünyasında büyük…
Malta'da dil okulu fiyatları 2023, birçok faktöre bağlı olarak değişebilir. Bu faktörler arasında okulun türü,…