Tam 25 yıl boyunca karşı kamplarda olan Irak ve Suudi Arabistan arasındaki aşk, İran destekli Irak ordusunun Irak Kürt Bölgesel Yönetimi‘ni (IKBY) bozguna uğratmasıyla bir anda depreşti.
Ancak, Irak ve İran’ın, ABD destekli bölgede ilerleme hamlesi, aynı zamanda ABD’nin bölge planlarını hedef aldığı çok açıktı…
Ki çok geçmeden ABD’yi, Ortadoğu’da “inek gibi sağıp emdiği” ve stratejik ortaklık yaptığı Suudi Arabistan‘ı Irak’la “aynı yatağa” sokmak isterken görmeye başladık.
Tillerson, burada yaptığı açıklamada da Irak’ta kendisiyle birlikte hareket eden Şii milisler ve İranlı danışmanların “geri dönmelerinin” zamanının geldiğini söyleyerek asıl planın İran’ı artık Irak’tan göndermek olduğunu göstermiş oldu.
Oysa Tillerson, IŞİD’le mücadele adı altında Irak devletine ait bölgeleri işgal eden diğer örgüt ve yapılara aynı çağrıyı hiç yapmadı. Mesela Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak merkezi yönetiminin sınırları altında bulunan pek çok bölgeyi, “IŞİD’le mücadele” gerekçesiyle ele geçirmiş, ancak daha sonra bu bölgeleri işgal etmişti.
Yine PKK da Sincar’da yönetimi ele geçirmiş, Suriye-Irak sınırında kontrolü sağlamıştı.
Ancak ABD’nin sadece İran ve İran destekli yapılara bu mesajı dillendirmesi, buradaki planlarının, İran’ın Irak stratejisiyle uyuşmadığını, dolayısıyla İran’ı bu nedenle bölgede istemediğini net biçimde gösteriyor.
Oysa ABD, Hizbullah’ın yanı sıra, Şii Haşdi Şabi militanlarının IŞİD‘e karşı saldırılarda Irak ordusu üzerinden teçhizat ve silah desteği sağlamaktan da geri durmadı.
Anlaşılan o ki.
“Ortak düşmana” karşı savaşta, her unsuru sahaya çağıran ve silahlandıran ABD, sıra pastayı yemeye geldiğinde, istemediği davetlileri sofradan kaldırmaya başladı.
Peki İran’ın Irak’tan çıkmasına ilişkin Irak yönetiminin tavrı ne oldu. İlk bakışta olumsuz gibi… Zira Irak’taki İran destekli milisler ve İranlı danışmanlarının “evlerine dönmelerini” isteyen ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un açıklaması, Tahran’ın yanı sıra Bağdat’ta da rahatsızlık yarattı. Irak Başbakanı Haydar El İbadi, ABD’ye “içişlerimize karışmayın” mesajını gönderdi.
Irak Başbakanlık bürosundan yapılan açıklamada, Tillerson’ın Haşdi Şabi ile ilgili sözlerinin Irak’ın “içişlerine müdahale” olduğu belirtildi. Yazılı açıklamada, “Kimsenin Irak’ın içişlerine müdahale hakkı yoktur” denildi.
Resmi açıklamanın ötesinde, Irak’ın gerçekten “Suudi parası” karşılığında İran’dan vazgeçip geçmeyeceğini zaman gösterecek.
Elbette ABD, Şii İran’ın Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı elde edilen “başarıları” kullanarak 2003’te ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra elde ettiği etkiyi daha genişletmesinden kaygı duyuyor.
Tam bu noktada, ABD’nin İran’a karşı kullanacağı en güzel silah kuşkusuz Suudi Arabistan gibi Sünni müttefik…
Bu nedenle Rex Tillerson, Şii milisler ve İranlı danışmanların “geri dönmelerinin” zamanının geldiğini söylüyor.
Aksi halde ABD’nin Kürdistan planı zarar görebilir.
Aksi halde İran destekli güçler, Barzani‘nin özerkliğini bile ortadan kaldırıp, İran güdümlü tek parça bir Irak ortaya çıkarabilir. Ki bunu yapabilir.
Aksi halde, Kuzey Irak’a giren PKK, Suriye’deki YPG unsurlarıyla uzun vadede “ortak hat” kuramaz.
Tüm bunlar için ABD, şimdi aynı safta bulunduğu Şii unsurları kovmak, “Büyük Ortadoğu Proeji (BOP) önündeki engeli kaldırmak zorunda.
22 Ekim’de ortak basın toplantısında konuşan Tillerson, İran destekli milisler ve İranlı danışmanlar derken elbette İran’ı işaret ediyor.
Irak’la birlikte sahada PMF (Popüler Seferberlik Güçleri, yani Haşdi Şabi), İran Devrim Muhafızları ve casusluk birimi olan Kudüs Gücü birimi bulunuyor.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ise, Tillerson’un sözlerini eleştiriyor. Bu sözlerin İran’ın bölgesel rakibi olan petrol ülkesi Suudi Arabistan’ın etkisi altında söylendiğini savunuyor. Ancak Zarif de bu planın elbette farkında…
IRAK VE SUUDİ ARABİSTAN YAKINLAŞMASI
Bu arada Irak ve Suudi Arabistan arasında oluşturulan bakanlar düzeyindeki bir konsey ilk toplantısını 22 Ekim’de Riyad’da yaptı ve IŞİD’le mücadele adı altında, büyük hava saldırılarıyla tamamen imha edilen, enkaza çevrilen Musul, Sincar, Telafer gibi bölgelerin yeniden inşası konularını ele alındı.
Sınır komşusu olan iki ülke, çok büyük petrol rezervlerine sahip oldukları gibi aynı aşiretlerin de toprağı.
Onlarca yıldır karşı kamplarda yer almış olan Irak ve Suudi Arabistan arasında bir yakınlaşma elbette ABD’nin “anti-İran” planının bir parçası….
ABD, bu planla İran’ın bir parçası konumundaki Irak’ı, Suudilerle aynı yatağa sokmaya çalışıyor
Daha önce görülmemiş, alışılmamış yüksek düzeyde yapılan toplantıda, Suudi Arabistan Kralı Salman ve Irak Başbakanı Haydar Abadi yanyana “sevgi pıtırcıkları” pozları veriyor.
Tillerson, konseyin Irak’ın özel sektörün gelişmesine katkı yapacağını ve dış yardımı teşvik edeceğini söylüyor.
Anlaşılan Suudi parasıyla, Irak’a “gel İran sevdasından vazgeç kozunu” kullanıyor ABD…Reuters ile telefonda konuşan Suudi Ticaret ve Yatırım Bakanı Mecid el Kusaibi de, Irak’a ihracatlarını artırmayı ve bu ülkenin tarım ve petrokimya sektörlerine yatırım yapmayı amaçladıklarını belirterek bu planın ayak izlerini gösteriyor bize…
Suudi bakan Kusaibi, daha önce farklı kamplarda bulunmalarına karşın, ABD davetiyle birlikte aynı yatakta buluştukları Irak’la ilgili bu “U dönüşünü “Geçmişte ne olduysa oldu. Şimdi iyi haber şu ki, artık hepimiz iki ülke için de refah ve yarar getirecek bir gelecek için çalışmak üzere buradayız” sözleriyle anlatmaya çalışıyor.
Elbette Suudiler bundan öte, arka plandaki gerçek nedeni açıklamaya cüret edebilecek durumda değil.
Şimdi…
Riyad ve Bağdat, bu yakınlaşmadan önce, Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’in 1990’da Kuveyt’i işgalinden bu yana 25 yıl boyunca ilişki kurmamışken…
Birleşik Arap Emirlikleri gibi Suudi Arabistan da, İran’ın bölgede giderek artan etkisini kırmak için ABD’nin yatağına uzanmış durumda… HABERYİRMİ /ANALİZ