Herkes, mutabakatın Rusya tarafından bozulduğunu yazarken, Rusya 31 Aralık’ta
Hmeymim’e yapıldığını ileri sürdüğü kanıtı bile olmayan
İHA’lı saldırıyı gerekçe gösterip, Türk istihbaratı (
MİT) ve
Genelkurmay‘a uyarı mektubu gönderdi.
Türkiye İdlib’e yönelik rahatsızlığını dillendirirken, Rusya’nın gönderdiği o mektupta, yapılan saldırıya göz yumduğu imasıyla “Türkiye sorumluluklarını yerine getirmelidir” ifadeleri yer aldı.
Anlaşılan o ki, “çatışmasızlık” oyunu ile zaman kazanan Rusya ve rejim güçleri, artık sıranın İdlib’e geldiği konusunda hemfikir.
Herhangi bir muhalif grubun üstlenmediği, video ve görüntüsü bile olmayan “saldırı iddiası” ise İdlib’in sadece bahanesi oldu.
Üstelik bu bahane, çatışmasızlık mutabakatını ihlal eden Rusya’nın, “ılımlı muhaliflere” kefil olan Türkiye’yi suçlaması için de kullanışlı bir gerekçeye dönüşüverdi.
Haberyirmi, konuyu başından alıp sizin için toparladı; işte detaylar…
“RUS AYISININ” İDLİB OYUNU…
Rusya İdlib’e yönelik geniş kapsamlı saldırıların gerekçesi olarak, “Suriye’deki Rus hava üssü Hmeymim‘e İnsansız Hava Araçları (İHA) ile yapıldığı iddia edilen saldırıyı” gerekçe gösterdi. Rus iddiasına göre bu saldırı 31 Aralık’ta muhaliflerce gerçekleştirildi.
Rusya Savunma Bakanlığı saldırıda kullanılan İHA‘ların İdlib’ten havalandıklarını duyurdu.
Krasnaya Zvezda gazetesinde yer alan haberde, “İnsansız hava araçlarının muhalif birlikler tarafından kontrol edilen İdlib çatışmasızlık alanının güneybatısında yer alan Muazzar’dan havalandıkları tespit edildi” denildi. Ancak Rus iddiası kurgusuyla bile berbat bir iddiadan oluşuyordu.
Gelen ilk bilgilerde, havanlı saldırıda 7 Rus uçağının hasar aldığı belirtilirken 10 Rus askerinin yaralandığından bahsediliyordu.
Ancak ne hasar alan uçaklar, ne öldüğü ifade edilen Rus askerlerinin fotoğrafları yayınlanmadı. Üstelik, hiç bir “muhalif örgüt” bu “başarılı saldırının” videosunu bile yayınlamadı. Hatta yayınlamak bir yana benzer bir saldırıyı üstlenen grup bile ortaya çıkmadı. Tüm bunlar Rusların İdlib’e yönelik giriştiği geniş kapsamlı saldırının bahanesi, Türkiye ile yaptığı “çatışmasızlık mutabakatının” bozulmasının gerekçesi oluverdi.
Bağımsız değerlendirmelere göre tüm bu hikaye İdlib’e yönelik geniş çaplı saldırının gerekçesi olarak “üretildi.”
|
İdlib Ocak 2018 – Muhalif gruplara (HTŞ) ait bir araç. |
RUS STRATEJİSİ: ÜSTÜNE BİR DE TÜRKİYE’Yİ SUÇLADI
18 Aralık’tan bu yana İdlib’e yönelik saldırılar 31 Aralık’ta iddia edilen hava üssüne yönelik saldırıyla sadece yoğunlaştı. Rus ve rejim güçleri, İdlib’in içlerine doğru düzenlenen yarma harekatıyla 50 kilometre ilerledi. Aralık ayında Türkiye Rusya ve İran arasında “Çatışmasızlık bölgesi” olarak mutabakat sağlanan İdlib’in doğu hatları tümden ele geçirildi.
Ancak Rusya, bu mutabakatı, kanıtı bile olmayan bir saldırı iddiasını kullanarak bozmuş görünüyor. Mutabakatı bombalamakla yetinmeyen Rusya, ileri sürdüğü saldırı iddiası üzerinden Türkiye’yi de suçlamaktan geri durmadı.
Rusya Savunma Bakanlığı, Hmeymim’e yapıldığını ileri sürdüğü kanıtı bile olmayan İHA’lı saldırı iddiasıyla ilgili Türkiye Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan’a mektup gönderildiğini duyurdu.
Açıklamada “Ankara’nın bu tür (Hava üssüne yapıldığı iddia edilen İHA saldırısı) saldırıların önüne geçmek amacıyla İdlib çatışmasızlık alanında kontrol altındaki silahlı birliklerin ateşkes rejiminin kontrolünü ve denetleme noktalarının çalışmalarının aktif hale getirilmesi gibi üzerine aldığı sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği belirtildi” denildi.
|
9 Ocak 2018 Suriye İdlib durumu gösterir harita. HABERYİRMİ |
SALDIRILAR DAHA ÖNCE BAŞLADI
Rejim ve Rus güçleri 31 Aralık’ta düzenlendiği iddia edilen İHA saldırısı ardından değil, çok daha önceden İdlib’e yoğun saldırılarda bulunmaya, dolayısıyla “çatışmasızlığı” ihlal etmeye başlamıştı.
Rejim güçleri, Hama kuzeyinde başlayan saldırılar kapsamında 18 Aralık’ta İdlib güney sınırlarına ulaşmıştı. Hızla ilerleyen SAA, Qasr Ali köyünü ele geçirip İdlib sınırlarından içeri 19 Aralık’ta adımını atmış oldu. 28 Aralık’ta güney sınırları içinde kalan Dajaj ve Tamat el Halife, Mushayrifa bölgeleri, 29 Aralık’ta, stratejik Ebu Dali köyü, 1 Ocak’ta Khwein al-Kabir, Al-Khuwayn köyleri ele geçirildi. Böylece İdlib güneyinden kuzeyine doğru 12 kilometreden fazla ilerleme sağlamış oldu.
5 Ocak’ta da kentin güneyinde bulunan Umm Rujam, Faheel Jalas, Rujm Al-Mushrif ve Luwaybidah SAA kontrolüne girdi. Böylece kentin güneyinden kuzeyine doğru 20 kilometre birden ilerlemiş oldu.
18 Aralık’tan 9 Ocak’a kadar geçen 23 günde rejim idlib güney sınırlarından kuzeyine doğru 40 kilometre ilerlemiş oldu.
Peki Türkiye’nin tavrı ne… Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu İdlib’deki olaylarla ilgili dün açıklama yapmış ve “Rejim Nusra bahanesiyle ılımlı muhalifleri vuruyor. Bu tutum siyasi çözüm sürecini baltalar” demişti.
Çavuşoğlu bugün ise Anadolu Ajansı’nın “Editör Masası” programında konuştu. Rusya’nın mektubundan söz etmedi. İdlib’in düşmek üzere olduğuna da değinmedi.
Çavuşoğlu, “
İran ve Rusya rejimi durdurmalılar. Rejim İdlib’te ilerliyor, niyetleri farklı” diyerek olayı rejim üzerinden görmeyi tercih etti. Rusya’ya yüklenmedi.
Türkiye elbette İdlib’e yönelik hava saldırılarının Ruslar tarafından yoğun biçimde sürdüğünü biliyor. Sadece fazla alternatifi kalmadığının farkında. Bir yanda ABD, YPG ittifakı, diğer tarafta Rusya, İran, Suriye + YPG birlikteliği Türkiye’nin alternatiflerini azalttı. Dolayısıyla şu aşamada İdlib konusunda atılabilecek pek fazla adımın da olmadığı aşikar.
Anlaşılan Türkiye, en azından YPG ve ABD ittifakının bölgeye girmemesi karşılığında İdlib’i Rejim ve Rus güçlerine terketmeye karar vermiş gibi görünüyor. Rusya ve rejimin İdlib’i hedef alan bu hamlesine karşılık Türkiye’nin agresif bir tutumla karşı koymaması, hatta konunun gündeme geliş biçimi başka bir yol olmadığını da gösterir gibi… HABERYİRMİ